BÖBREKLER VE İDRAR

İdrar oluşturarak metabolizma artıklarının vücuttan atılımını sağlayan bir çift organdır.

Yeri: Retroperotenealdir. Üst kutbu 12.torakal vertebra, alt kutbu 3.lumbal vertebra hizasında yer alır.

Yapısı:

Çok sayıda kan damarı içerir. Bu damarlardaki direnç çok düşük olduğundan kalp atım hacminin %25'ini alırlar, 1200mL/dk'da kan gelir. En yüksek direnç glomerül kapillerlerindedir, bunun regülasyonu ile böbreğe gelen kan akımı ve kapiller basıç değişmeden kalır.

Görevleri:

NEFRON

Mikroskopik olarak böbreğin en küçük anatomik ve fonksiyonel ünitesi nefrondur. Bir nefron yaklaşık 50mm uzunluğundadır ve her iki böbrekte yaklaşık 2,4 milyon kadar bulunur. Her biri kendi başına idrar yapma yeteneğindedir.

İki çeşittir:

Nefron; glomerül, proksimal tubulus, henle kulbu, distal tubulus ve kollektor kanallardan oluşur. Glomerüller, proksimal ve distal tubuluslar kortekste, kollektor kanallar ve henle kulbunun bir kısmı medullada bulunur.

1.Glomerül (Böbrek korpuskulu)

Bowman kapsülü ve kapiller yumaktan ibarettir.

Kanı süzerek içindeki zararlı maddelerden, metobolitlerden ve vücut için fazla olan maddelerden temizlenmesini sağlar (ultrafiltrasyon). Kısaca filtre yeteneğindeki kapillerlerdir. 2 milyon glomerülden dakikada 1,2L kan geçer ve bu kanın dakikada 120mL'si glomerüllerden filtre olur (GFR).

15A'dan küçük olanlar serbest olarak ve yüke bağlı olmadan filtre olurlar. 40A'a kadar olan molekül yükü negatif olan moleküller glomerülden geçerler. Glomerülün filtre etme yeteneği sabit olmayıp diğer kapillerler gibi hidrostatik basınç, onkotik basınç, filtrasyon yüzeyindeki kan akımı, permeabilite değişiklikleri gibi çeşitli faktörlere de bağlıdır, ayrıca otonomik sinir ve hormonlardan da etkilenirler. Farklı olarak distal tübülüslerdeki Na miktarı değişikliğine bağlı sentezlenen anjiotensin II, efferent arteriol konstruksiyonu yaparak glomerül kan akımı, filtrasyon yüzeyi, hidrostatik basınç değişiklikleri ayarlar.  

GBM 50A büyüklüğünde moleküllere geçirgen olduğu halde 36A büyüklüğünde albumini geçirmez. Bu GBM geçirgenliğinde sadece anatomik porlar değil, elektrokimyasal olaylarda rol oynadığını gösterir. Glomerül edotel hücreleri, sialik asid tabakası ve GBM negatif yüklüdür (anyon). Kolloidal demirle boyanablirler (katyon).

Glomerül yapısı:

Üç tabakadan oluşur:

Glukozaminlerin içerdikleri heparan sülfat nedeniyle negatif yüklüdürler ve bu normal GBM fonksiyonunda önemlidir. Bu yükün devamı hücrelerdeki protein senteziyle ilgilidir. Bununla ilgili olarak:

Glomerül kapillerlerin merkezini işgal eder (Glomerül kapillerleri merkezini mesangial hücreler ve matriks oluşturur). Yapısında kollagen Tip IV ve V, laminin ve fibronektin glikoproteinleri bulunur.

Glomerül fonksiyonunun devamında veya kaybında mesangium önemi büyüktür.

Fizikokimyasal ve hemodinamik faktörler etkisiyle büyük moleküller ve immunkompleksler endotelyal aralıktan geçerek meseangial matrikse gelirler. Bunlar daha sonra kana geri dönebilir, fagositler tarafından parçalanır veya glomerül kapillerlerine geçebilirler. Eğer GBM yapısı bozulursa (Anti-GBM antikoruyla veya promycinle) mesangial matrikse madde geçişi artar veya idrar akışı engellenirse (üreter bağlanması) madde geçişi azalır hatta mesangial matrikste bulunan maddelerde (immunkompleksler) hareketlenerek buradan dışarı kaçarlar.

Mesangial bölgede immunkompleks birikimi monositlerin kemotaksisine sebep olur, fagositlerden salınan İL-1 ve prostanoidler matriksi ve mesangial hücreleri prolifere edererek glomerül kapillerlerini sıkıştırırak daraltır ve kan akımını azaltarak glomerüler kapiller sklerozuna sebep olur.DM ve amiloidoz mesangiumda madde birikimiyle glomerüler kapiller sklerozuna yol açarlar.

2.Tubulus

a.Proksimal Tubulusler:

Glomerülden sonraki nefron segmentidir.

Tubulus hücreleri, villuslu (emilim yüzeyini arttırırlar) ve kuboid hücrelerdir. Metabolik yönden aktiftir (ribozom ve mitokondriadan zengindir). Tüp lümeni ve peritübüler kapillerlerle temas halindedir.

Proksimal tubulus suya, iyonlara geçirgendir. Tubuler sıvı ve peritübüler ekstrasellüler sıvı arası ozmotik basınç ve madde konsantrasyonlarını dengesini korur. Bu yanlız pasif trasportla değil, aktif transportla elektrolitlerin emilimine de bağlıdır (sodyum pompası gibi). Bu da İki yüzü arasında büyük bir elektriksel potansiyel farkına neden olur.

Glomerülden süzülen glukoz, potasyum, ürat, tüm proteinlerin (10-15g) hepsi; su ve tuzun %60-70'i; aminoasid, üre, bikarbonat, forfat, sülfat, kalsiyumun değişik miktarları lümenden emilir, değişik organik asidler ve bazlar, yabancı maddeler lümene sekrete edilirler. Proksimal tüplerde sıvı izotoniktir.  

b.Henle Kulbu:

U şeklinde, büyük kısmı medullada bulunan bir nefron segmentidir. İki parçadan oluşur:

 Potasyumun bir kısmı, kalın kısımdan (tubulus sıvısı hipotonik) emilir.

c.Distal Tubulusler:

Henle kulbunun devamındaki nefron sigmantıdır. Yapısı henle kulbunun çıkan kısmına benzer, ama fonksiyonu çok farklıdır.

Aldosteron etkisine bağlı Na emilimi, K sekresyonu oluşur. ADH etkisiyle de suya geçirgenliği artarak su emilimi artar. Bunlara bağlı tubuler sıvının tonisitesi artar. K hem emilir hem sekrete edilir; Ürat, H ve amonyum sekrete edilir, bikarbonat emilir. Tubulus sıvısı hipotonik- izotoniktir.

Özelleşmiş Yapılar:

d.Kollektor Kanallar

Distal tubulusun devamıdır. Kortkal ve medüller kısımları vardır.

Elektrolitler çok az emilir. Aldosteron etkisiyle Na aktif emilir, ADH etkisiyle su emilir. Bu sayede idrarın konsantrasyonu artarak tubuler sıvı medullaya hipertonik olarak geçer.

İDRAR OLUŞUMU

Böbreğin en önemli görevi, vücut için gerekli olmayan ve eriyik halinde bulunan çeşitli maddeleri kandan uzaklaştırılması veya temizlenmesi ve; vücudun ihtiyaç duyduklarını da saklamasıdır. Yani idrar oluşturmasıdır.

Glomerül fonsiyonu;

Glomerül bir ultrafiltre olarak çalışır. Su ve elektrolitler, glukoz gibi küçük moleküllerin geçmesine izin verir, buna karşılık kan hücrelerinin ve büyük proteinlerinin geçmesine izin vermez.

Her iki böbrekteki glomerüller tarafından 70mL/m2 dakika (100L/m2 gün) ultrafiltrat oluşturulur, buna glomerül filtarsyon miktarı denir.

Glomerül filtratın yaklaşık %99'u böbrek tubuluslarından geçerken geri emilir. Bu emilim daha çok proksimal tubuluslarda olur.

Kanda eriyik halde bulunan hiçbir madde, kanın böbrekten bir kez geçişi sırasında tamamen uzaklaşttıramaz, kanın böbreklerden her geçişinde maddenin bir miktarı uzaklaştırılır. İşte belirli zamanda içindeki eriyik halinde bulunan maddeden tamamen temizlenen plazma hacmine klirens denir. Çabucak uzaklaştırılan maddenin klirensi yüksek, yavaş uzaklaştırılan maddenin klirensi düşüktür. Bu glomerül filtrasyonunun ölçüsüdür. Bunun için endojen bir madde olan kreatininin klerensi böbrek glomerül fonksiyonunu değerlendirmede kullanılır.

Tubulus fonksiyonu;

Böbrek tubulusları, suyun ve erimiş maddelerin tubulus hücrelerinin bir yanından öbür yanına taşır veya aktarır. Bu taşınma olayı;

Bir çok eriyik madde aynı anda her iki yönde taşınırlar, ancak bunlardan biri daima daha hakimdir ve sonuç net transport denir.

Tubulustaki transport olayı çeşitlidir:

 

Glukoz reasorbsiyonu: Sınırlı aktif transporttur. Birim zamanda sabit miktarda glukoz absorbe edilir (Tm=Transport maximum). Plazma glukoz düzeyi ve glomerül filtrasyonu normal ise glukoz tamamen absorbe edilir, ama eğer süzülen glukoz yükü Tm aşarsa idrara glukoz geçer.

Aminoasitlerin reabsorbsiyonu: Sınırlı aktif transporttur.

Üre reasorbsiyonu: Pasif olarak reabsorbe edilir. İdrar konsantrasyonu ve miktarına bağlı olarak üre çıkışı değişken miktardadır (Bol ve sulu idrar çıkaranlarda ancak %30 u reabsorbe edilir,  konsantre ve az idrar çıkaranlarda %80 i reabsorbe edilir).

Su ve sodyum reasorbsiyonu: Sodyum ve su emilimi aynı zamandadır. Bu emilim plazma ozmolaritesine bağlıdır. sodyum aktif olarak emilir, bununla birlikte pasif olarak suda emilir. Glomerül filtratının %60-80 hacmi proksimal tubulustan reabsorbe edilir. Sodyum (ve su) emiliminin doyum noktası yoktur, ama eğer lümende ozmotik maddeler (glukoz, mannitol gibi) varsa su ve sodyum emilimi azalır (ozmotik diürez). Distal tüpte ise aldosteron sodyum emilimini artırır.

Bikarbonat reabsorbsiyonu: Plazmadaki bikarbonat iyonu konsantrasyonunu sabit tutmak için tubuluslarda emilir. Karbonik anhidraz enzimiyle tubulusa salgılanır. Karbonik anhidraz inh. diürez yapar, ama bu daha sonra oluşan met. asidozla sınırlanır.

Bir maddenin renal klirensinin glomerül filtrasyonundan yüksek olması, bu maddenin tubuluslardan salgılandığını gösterir. Salgılamada çeşitli maddeler birbiriyle kompetisyon gösterebilir. Salgılamada da Tm sözkonusudur.

Para-aminohippürik asit (PAHA) böbreklerden çok kolay ve çabuk sekrete edilir, tek geçişte plazmadan tümü temezilenir, böbreklerden geçen kan miktarının hesaplanmasında kullanılır.

Potasyum sekresyonu: Süzülen potasyumun %90 ı emilir, bunun %60-80 i proksimal tubuluslardan olur. Distal tubuluslarda sekrete edilir. İşin ilginç yanı sodyum atılımı sıfıra inebilir ama potasyum atılımı 5-10mEq/L altına düşemez.

Hidrojen (Proton) sekresyonu: Böbrek yoluyla H atılımı akciğerlerden (karbonik asitle) daha azdır. Bu yüzden akciğer fonk. boz hemen asidoz gelişirken, böbrek fonk.boz.günler sonra asidoz gelişir.

Amonyum sekresyonu: Amonyak tubulus hücrelerinde aminoasitlerden (özellikle glutaminden) yapılır. Yağda eridiğinden kolayca hücre zarından geçer. H iyonları ile reaksiyona girerek amonyum iyonlarını oluşturur, bu suda erir ama hücre zarından geçemez. İdrardaki H iyonuna bağlı olarak oluşan NH4 sonuçta idrarla amonyum atılımına neden olur.

 

Organik Sediment [ Hücreler   Silendirler  Mikroorganizma ve Parazitler  Diğerleri ] İnorganik Sediment [ Kristaller Diğerleri ]

[Anasayfa] [Giriş] [Böbrekler ve idrar] [İdrar Örneği Toplama] [Sediment Hazırlama] [Sediment İnceleme] [Tüm Foto İndexi]

[İlginç Olgular] [Tanıyabildiniz mi?] [Kendinizi Test Edin] [Referanslar] [Katkısı Bulunanlar] [Atlas Hakkında]