MUSTAFA ALTINIŞIK

Home Otobiyografim Soyagacim Fotograf albümüm Egitimim Yayin listem Favorilerim Sunularim Kaynaklarim Seçtiklerim Ilgi alanlarim Paylastiklarim Mizah Siir Defterim Baglantilar Iletisim Geri Bildirimler

 

Home
Otobiyografim
Soyagacim
Fotograf albümüm
Egitimim
Yayin listem
Favorilerim
Sunularim
Kaynaklarim
Seçtiklerim
Ilgi alanlarim
Paylastiklarim
Mizah
Siir Defterim
Baglantilar
Iletisim
Geri Bildirimler

 

 

Çeşitli kaynaklardan seçtiğim bazı fıkralar ve karikatürler bu sayfadadır.

 

 

 

 

Milliyet Çizerler Sayfası...

 

İnternetten Fıkralar- Gülüm Net

 

 

AMERİKALI İLE JAPON

Uçakta bir Japon ve bir Amerikalı yan yana oturuyorlar...

Laf arasında, Amerikalı Japon’a soruyor:

"What kind of "ese" are you?

Japon anlayamamış. Bunun üzerine Amerikalı;

"Are you japanese, Vietnamese or Chinese? diye sorusunu tekrarlamış.  Japon da:

"I'm Japanese" diye yanıtlamış Amerikalının sorusunu...

Aradan bir süre geçtikten sonra, bu sefer Japon Amerikalıya:

"What kind of "key" are you?" diye sormuş.

Bu sefer şaşıran Amerikalı olmuş.. "ne demek istediğini" sorunca Japon sorusunu açmış:

"I mean,  Are you yankee, monkey or donkey? "

 

 

GÜÇLÜ POLİTİKACI

Sayın Demirel çok güçlü bir politikacıydı. Her seçimden önce Türkiye'yi dolaşır, ilçelere il olma sözü verirdi. Hatta inandırıcı olsun diye plaka numarası bile verirdi. İskenderun'a 91, Alanya'ya 102 düşmüştü. Bu sözleri verir ve konuşmasını şöyle bağlardı. 'Bu söylediğimin altını çizin' Seçimler geçerdi, plakalar elde kalırdı, ama her defasında da seçimi kazanırdı. 6 defa gidip, 7 defa gelmesi ondandır. Sonunda vatandaşlar bir gün toplandılar ve huzuruna çıktılar. Bize söz verdin Baba, ama neden il yapmadın? Hatta bize 'bu sözümün altını çizin' diye de uyardın dediler. Baba'nın sözü ise şu oldu: 'Şimdi o söylediklerimin üstünü çizin.'

 

 

 

KAVAK AĞACI İLE KABAK

Kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.  Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

 - ”Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”

‘- ”On yılda” demiş kavak.

- ”On yılda mı” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

- ”Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak.”

- ”Doğru” demiş ağaç.

- ”Doğru”

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

- ”Neler oluyor bana ağaç?”

- ”Ölüyorsun” demiş kavak.

- ”Niçin?”

- ”Benim 10 yılda geldiğim yere 2 ayda gelmeye çalıştığın için.” 

 

EKİPTE BİLGİ SAKLAYIP PAYLAŞMAMANIN SAKINCASI

Adamın biri tam duşa girmektedir, karısı da duşunu bitirmiş kabinden çıkmaktadır ki kapı çalar ve kimin kapıya bakacağı konusunda ufak bir tartışma yaşanır. Kadın pes eder; üzerine havlu alarak merdivenlerden aşağıya iner ve kapıyı açar. Kapıdaki eşinin arkadaşıdır.

Kadın daha selam vermeden adam;

-"eğer havlunuzu yere düşürürseniz size anında 300€ veririm." Kadın bir müddet tereddüt eder ama havlunun düğümünü çözerek düşmesini sağlar. Adam ona bakar 300€ verir ve söze devam eder.

-"doğabilecek ufak tensel bir yakınlaşma için size 500€ daha verebilirim hem de derhal." Kadın, önce şaşkın ama daha sonra adrenalinin verdiği heyecan ve alabileceği para ile yapabileceklerinin hayaliyle kısa bir duraksamadan sonra kabul eder.

Kadın, yaşamış olduğu olayın ve kısa sürede edinmiş olduğu ufak servetin heyecanı ile merdivenleri koşarak çıkar banyoya geri döner, hâlâ duşta olan eşi ona kimin geldiğini sorar.

-“Falan arkadaşının geldi” diye cevap verir kadın. Adam banyodan seslenir:

-"Çok iyi ona verdiğim 800€ borcunu getireceğini söylemişti onu getirdi herhalde."

(Eğer bir ekipte çalışıyorsanız bilgiyi saklamayın, paylaşın; karar mekanizmasında belirleyici olabilir. Böylece yanlış anlaşılmaların ve dışarıya karşı kötü duruma düşmenin önüne geçebilirsiniz.)

 

 

CİN PATRON

Pazarlamacı, şef sekreter ve patron öğle paydosunda lokantaya doğru yürümektedirler. Bir parktaki bankın üzerine sihirli lambayı fark etmişler. Lambayı ovalar gerçekten de lambadan cin çıkar:

-"Aslında kişiye 3 dilek hakkı veriyorum ama siz 3 kişi olduğunuz için herkese 1 dilek hakkı vereceğim." der.

Şef sekreter arsızca sıranın önüne atılarak "önce ben" der ve dileğini söyler:

-"Bahamalarda, muhteşem bir sahilde tatil yapmak istiyorum. Tatilim hiç bitmesin ve hiçbir dert hayatıma girmesin".diye dileğini ifade eder ve hoop! Ortadan kaybolur.

Şimdi de pazarlamacı atılır ve "şimdide sıra bende" der.

-"Hayallerimdeki kadınla Tahiti sahillerinde Pina Colada içmek istiyorum" der ve oda ortadan kaybolur.

-"şimdi sıra sende" der cin diğerlerinin patronuna.

-"Bu iki salağı da öğleden sonra işlerinin başında görmek istiyorum" der patron.

(Üstünüz olan kişinin her zaman önce konuşmasına izin verin.)

 

 

KAYINVALİDE YANIYOR

Adamın birinin evinde yangın çıkmış. Komşuları yardıma koşmayıp olayı seyretmeye başlayınca iş başa düşmüş.

İlk önce oğlunu yangının içerisinden çıkarıp dışarıda beklemesini söylemiş. Dalmış tekrar duman ve ateşin içerisine, kızını çıkartmış dışarıya... Sonra karısını, sonra köpeği ve kedisini... Daha sonra dışarı hiçbir şey getirmeden 3 kez içeri girmiş çıkmış...

Onu seyreden komşularından biri sormuş;

- "Niçin yanan eve girip çıkıyorsun, dışarı hiçbir şey getirmiyorsun?"  

- "Kayınvalidem içeride!.." demiş adam,  sonra devam etmiş;

- "Arada bir girip çeviriyorum!.." 

 

 

 

İNTİKAM

 Aşırı sinirli biri, havalimanında check-in bankosundaki ilgili memura hak etmediği halde, etmediği hakareti bırakmamış..

Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güler yüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş...

Adam işi bitip gidince, bir arka sıradaki müşteri;

“Sizi tebrik ederim...” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz. Ama bu kadarı da yanlış... Yapabileceğiniz bir şeyler olmalı...”

“Olmaz olur mu, var efendim...” demiş, memur gülümseyerek;  “Şerefsiz New York’a gidiyor, bavulları Berlin’e...”

 

 

DÜĞÜN PASTASI

Uzman doktor, yemek adetlerimiz üzerine konferans veriyormuş.. "Midemize gönderdiğimiz pek çok şey felakettir" diye başlamış söze..

"Kırmızı et fevkalade zararlıdır. Soda, mide duvarlarını perişan eder. Çin yemekleri mono sodyum glumat denen zehirle doludur. Fast food dedikleriniz en tehlikeli yağ ve bol şeker ihtiva ederler.. Bunlar tamam da, bir yiyecek vardır ki, şu veya bu şekilde yeriz her nasılsa... Sorum o... İçinizden biri, bu zararı en uzun süren, yedikten yıllar sonra bile kötü etkisini sürdüren yiyeceğin adını söyleyebilir mi?"

 Bir sessizlik olmuş salonda.. Sonra ön sırada oturan 80 yaşlarında bir adam ayağa kalkmış..

"Buyurun" demiş, doktor... "Düğün pastası" demiş yaşlı adam...

 

 

KATİL TEMEL

Temel anasını babasını öldürmüş. Hâkim sormuş:

-“Ne söyleyeceksin bakalım son olarak?”
 Temel:

- “Acıyın bu yetime..!”

 

 

FİLOZOF TEMEL

 Filozof Temel’e sormuşlar:
 
- “Üstad kadınların eli neden öpülür?”
 -“Eeee” demiş önce, sonra devam etmiş,

-“Bir yerden başlamak lazim…”

 

 

TEMEL HASTANEDE

  Temel hastaneye gider. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar:
 -“Hayrola hemşerim? Neden ağlıyorsun?”
 Adam:
- “Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler.” der demez bu sefer de Temel hüngür hüngür ağlamaya başlar. 

Ne olduğunu anlayamayan adam Temel’e sorar:
 -“Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın şimdi?”
 Temel cevap verir:
 -“Ben idrar tahlili yaptirmaya geldim.”  

 

TEMEL'İN VEFALI DOSTLARI

 Yolculuktan dönen İdris, kahvede oturanlara sordu :
 – "Yahu pizum Temel nasil öldi?"
 – "Kalpten cittu," dediler.
 – "Vasiyetu filan var miydu?"
 – "Var idu. 'Beni denize gömün' demiş" idu.
 – "Cömdünüz mü?"
 – "Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip verduk"

 

 

TEMEL AVCI

 Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
- "Ha pu netur, soyulmuş tavşani nasil avlaysun?" diye sormuş. 

Temel hazırcevap:
- "Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdim oni.".

 

 

 

TEMEL BANKA SOYGUNCUSU

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hâkim delil yetersizliğinden temelin tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;
- Uy cözünü sevdiğumun haçim beyi , yani şimdi bu  paralar penim oldu değil mu …..?

 


 

SOL SİNYAL

Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu.
Ayni trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve
Temel’i durdurup sordu:
- Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanîn etrafında dönüp duruyorsunuz?
 Temel: – Sol sinyal takildi daa..

 

 

 

AMERİKALI VE JAPON

Bir Amerikalı ve bir Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de birbirlerine hava atmak için yanlarına son teknolojik silahlar almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş... Karavana.

Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş:

-Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?

-Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

 

 

 

KİMİNLE EVLİ

Mahkemede Hâkim Temel’e sormuş:

-Kiminle evlisin?

-Bizum kariylan

Hâkim sinirlenmiş:

-E, herhalde… Sen hiç erkekle evlenen duydun mu?

-Duydum tabi. Nasıl duymadum?

-Kimmiş?

-Bizim kari…

 

 

HIRSIZ YAKALAYAN ROBOT

Japonya’da hırsız yakalayan bir robot icat etmişler. Robot;

Amerika’da 5 dakikada 180 hırsız yakalamış.

İtalya’da 5 dakikada 80 hırsız yakalamış.

Fransa’da 5 dakikada 30 hırsız yakalamış.

Türkiye’de 5 dakikada robotu çalmışlar.

 

 

AKIL TUTULMASI

“Samanyolu TV’de yayınlanan ‘Yeşil Elma’ adlı yemek programında, ‘Çay demlemeden önce aptes alınması, 25 kere estağfurullah denilmesi ve salâvat getirilmesi’ istendi. Daha önce TRT ve TRT haber kanallarında iftar ve ramazan programları yapan şair Serdar Tuncer’in katıldığı STV’deki yemek programında, önce aptes alınmasını, mutfağa da sağ ayakla ve salâvatla girilerek, ‘Niyet ettim Allah rızası için çay demlemeye. Yarabbi şu ateşin bu suyu kaynattığı gibi, gönlümüzü de aşkının ateşinde pişir’ denilerek ‘Niyaz edilmesini’ istedi.”

 

ZITLIKLARLA KARA MİZAH

Haber: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile hali hazırda görev yapan iki MİT yetkilisinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan kriz üzerine KCK soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya'nın "soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "amirinden bilgi gizleme" eyleminden ötürü görevden alındığını açıkladı.

 

BAKAN AÇIKLAMASI

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gazetecilerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuna ilişkin soruları üzerine şunları söyledi: Bir önceki ameliyatıyla ilgili küçük bir işlem vardı, o yapıldı, tamamlandı bitti. Başbakanımızın sıhhati Allah'a şükür son derece iyidir. Bu ameliyatların ülkeye bir yararı oldu. Bize de bir sıkıntısı oldu. Başbakanla çalışan kişiler olarak Başbakanımız bu ilk ameliyatından sonra kilo verdi. Biraz daha zinde hale geldi. Bizi birazcık daha çok çalıştırmaya, gece yarılarına kadar takip etmeye başladı. Allah'a şükür bunun dışında bir problemimiz yok.

 

 

TEMEL FARKI

Newyork'ta ikiz kuleler yıkılmadan önce bir adamla bir kadın kulelerin tepesinde akşam yemeği yiyorlarmış. Romantik bir yer, ortam süper, Newyork acayip güzel, kemancılar, yemek... Her şey süper... Kadın mest... Başlamışlar muhabbete. Adam konuştukça kadın hayran, adam konuştukça kadın hayran... Adam en sonunda konuyu yatağa getirmiş:

-yatalım mı? Demiş.

 Kadın, birden ayağa kalkmış;

-Lanet olsun size, bütün erkekler aynısınız. Aklınız fikriniz yatakta. Deyip kendini camdan aşağıya atmış.

65. katta bir İngiliz camı açmış hava alıyor. Bir bakmış ki kadın düşüyor. kadını belinden yakalamış.

 -Napıyorsun? Demiş.

 Kadın ağlamaklı;

 -yaşamak istemiyorum. Demiş.

 İngiliz;

 -olur mu hiç, hayat güzel, bak, seninle Londra’ya gideriz..

 Kadın

 -eee sonra? Demiş.

İngiliz;

-orada benim şatom var

- eeee sonra?

 -atlara bineriz, av partilerine katılırız.

 -eee, sonra?

 -en güzel viskileri içeriz

 - sonra?

 -şöminemizin karşısına geçeriz.

 -eee?

 - sonra da yatarız. Demiş İngiliz.

 Kadın yeniden ağlamaya başlamış;

 -Allah kahretsin, bütün erkekler aynısınız, lanet olsun, aklınız fikriniz yatakta. Demiş ve atmış kendini camdan aşağı.

 45. katta bir Fransız balkonda hava alıyor. Bir bakmış kadının biri düşüyor, hemen kadını belinden yakalamış

-Napıyorsun? Demiş.

 Kadın ağlamaklı;

 -nefret ediyorum, yaşamak istemiyorum, hayat çok kötü. Demiş.

 Fransız;

 -olur mu? Hayat çok güzel, seninle Paris’e gideriz..

 -eee, sonra?

 -cafelerde otururuz.

 -ee, sonra? Demiş kadın.

 -Şanzelizede’de otururuz..

 - sonra?

 -en güzel yemekleri yeriz.. en güzel şarapları içeriz..

 -eee?

 -sonra, müzeleri gezeriz, el ele tutuşup Eiffel’e çıkarız..

 -eee, sonra? Demiş kadın.

 

-oradan benim çiftliğime geçeriz..

 -eee, sonra?

 -yıllanmış bir şarap açarız..

 -sonra?

 -şarabımızı içeriz..

 -eee?

 -sonra da yatarız. Demiş Fransız.

 Kadın yine ağlamaya başlamış;

 -lanet olsun size. Bütün erkekler aynısınız, aklınız fikriniz yatakta. Deyip kendini tekrar camdan aşağıya atmış...

 18.katta temel balkonda hava alıyor. Bir bakmış kadının biri düşüyor. Yakalamış belinden hemen;

 - ne ediysun? Demiş.

 Kadın ağlamaklı;

 -yaşamak istemiyorum. Demiş.

 Temel;

 -olur mu? Hayat çok güzel daa. Demiş.

 -seninle Rize’ye gideriz.

 -ee, sonra?

 -ee, çay toplaruk.

 -ee, sonra?

 -yaylaya çıkaruk.

 -ee, sonra?

 -ee, horon teperuk.

 -ee, sonra?

 -baktuk sıkılduk,deniz kenarına ineruk..

 -ee, sonra?

 -denize açıluruk.

 -ee, sonra?

 -ee, hamsi tutaruk.

 -ee, sonra?

 -hamsi tava yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsi buğlama yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsikoli yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsili pilav yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsi çorbası içeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsi reçelu yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsili ekmek yeruk.

 -ee, sonra?

 -hamsi çorbası içeruk.

 - eeee, yani yatmayacak mıyız? Demiş kadın.

 Temel kadına bakmış;

 - vay orospu! Demiş ve atmış kadını aşağıya…

 

 

PEJOYU BİLİYOR MUSUN?

Adamın biri pejo marka bir minibüs alır. Sonraki gün de minibüsü tıklım tıklım doldurup kasabanın yolunu tutar. Derken minibüs gittikçe hızlanır. Yolculardan biri;

-“Kaptan yavaş, bir yere çarpacağız.” der. Şoför;

-“ Sen pejo'yu biliyor musun?” diye sorar. Yolcu;

-“hayır” diye cevap verir. Şoför;

-“O zaman susacaksın.” der ve devam eder. Minibüs hızlanmaya devam eder. Bir süre sonra bir yolcu daha seslenir:

-“Oğlum, ben hastayım biraz yavaş.” Şoför yine sorar;

-“Sen pejo'yu biliyor musun?” Amca ne bilsin; “hayır” der. Şoför;

-“O zaman susacaksın.” der ve devam eder. Bu kez bir kadın seslenir:

-“Hamileyim, lütfen biraz yavaş; çocuğumu düşüreceğim.” Şoför yine sorar:

-“Sen pejo'yu biliyor musun?” Kadın “yok” der şoför yine aynı cevabı verir...

Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:

-“Yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi.” Şoför yine sorar;

-“Sen pejo'yu biliyor musun?”  Genç;

-“Biliyorum lan ne olacak?” der. Şoför sevinçle ve telaşla son soruyu sorar:

-“O zaman çabuk söyle bunun freni nerede?”

 

 

 

RAHİP İLE RAHİBE

Aracının direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere yola koyulan rahip yolda yürümekte olan bir rahibeye rastlar. Aracını durdurur ve kiliseye kadar onunla gelmek isteyip istemediğini sorar. Kadın arabaya biner ve bacak bacak üstüne attığında bacaklarının güzelliği ortaya çıkar.

Rahibin gözü kayar ve bakayım derken kısa bir süre için aracın kontrolünü kaybeder. Aracı tekrar kontrol altına aldıktan sonra sağ elini rahibenin bacağı üstüne koyar. Rahibe ona bakar ve şöyle der:

"Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz?"

Utançtan kıpkırmızı olan rahip derhal elini çekerek rahibeye özürlerini sıralar.

Bir müddet sonra aklı tekrar karışır ve vites değiştirme bahanesiyle rahibenin bacağına tekrar dokunur. Rahibe aynı soru ile karşılık verir:

"Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz?"

Utancından yine kızaran rahip elini çeker ve "af edersin kardeşim, insanoğlu zayıf düşebiliyor" der.

Kiliseye vardıklarında rahibe arabadan iner ve tek kelime söylemeksizin, ancak çok manalı bir bakış fırlatarak kaybolur. Rahip aceleyle içeriye koşturur ve bir İncil alarak okumak için 129. ayeti açar.  

129. ayet şöyle demektedir: İleriye gidiniz, daha yukarılarda arayınız... Orada güzellikler bulacaksınız.

"Görev alanınızla ilgili bilgili olun aksi takdirde fırsatları kaçırabilirsiniz."

 

 

 

PAPAZIN FERYADI

- Genç kız günah çıkarmak için köyün papazına gider.

- Günahkârım pederim.

- Söyle kızım.

- Karısının evde olmadığı bir gün, fırıncının evine gittim onunla günah işledim.

- Allah büyüktür affeder kızım.

- Eczacı ile de yaptım.

- Allah affeder kızım.

Kasapla, bakkalla derken kızın köyün bütün erkekleri ile yattığı anlaşılır.

Papaz her seferinde hiç kızmadan Allah’ın affedeceğini söyler.

“Bir şey daha söyleyeyim” der kız;

“Komşu köyün papazı ile de yattım.”

-Ne! Sen cehennemliksin! Be kızım, köyünde papaz yok muydu?

 

 

 

PAPAZ İLE HAHAM

Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği Haham’a, “Bana Tevrat’ı öğretmenizi isterim” der.

Haham, olmazlanır: “Sen Yahudi değilsin, kafan da Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil.”

Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır. “Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim” sözü verir. Papaz, “Kabul” diye yanıtlar. “Sor bakalım!”

Soru gecikmez: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?”

Papaz, “Bundan kolay ne var?” diye atılır. “Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz.”

Hamam içini çeker, “Sana Tevrat’ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi: Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz.”

Papaz, kafasını kaşır. “Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?”

Haham aynı soruyu yeniden sorar: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?”

Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, “Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!”

Hamam, başını sallar. “Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır.”

Papaz itiraz eder: “Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki…”

Haham, parmağını sallar: “Seni uyardım, bu kafayla Tevrat’ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat’ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin.”

“Peki, peki” diye inler Papaz. “İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!”

“Son kez soruyorum” der, Haham: “İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?”

Papaz, “Artık her olasılığı biliyorum” deyip, bir solukta sıralar: “Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!”

Haham başını sallayıp, cık cık yapar: “N’ayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat’a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?”

 

 

 

TEMEL İLE İNGİLİZ

Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey. Temel yine bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz'de gene hareket yok.. Temel ortaokuldaki İngilizcesi ile bağırdı: - Do you speak English? - "Yes.. Yes.." dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: - O zaman tut şu halatı!

 

 

 

 

TRABZONLU TEMEL HOCALAR İLE RİZELİ TEMEL HOCALAR

Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki; "uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası." Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye; "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar; Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.Temel, 

 

 

TEMEL GİYSİ DENEME ODASINDA

Temel, elbise denediği mağazanın soyunma odasindayken kapi calinir

Temel heyecanla bağırır :

-Sakin Cirmeeee, cirilciplagum uşağum .

Dışarıdan buğulu bir kadın sesi gelir :

- Ay Affedersiniz…

Temel hemen vaziyeti toparlar ve :

-Affettum , cir cir …

 

 

 

ÇAYLAK MUHABİR

Yerel gazetenin çaylak muhabiri ilk işine gönderilmişti. Dönüşünde haberi, şefine verdi..
"Kasabamızın eczacısı, Bayan Smith, bir trafik kazasında yaralandı. Memelerine dikiş atıldı. Bir hafta hastanede kalması gerek.."
Şef haberi çaylak muhabire geri verdi..
"Burası bir aile gazetesi. Bu gazetede 'Meme' gibi sözcükler kullanılmaz. Masana dön ve haberi yeniden yaz.."
Genç gazeteci masasına döndü. Uzun uzun düşündü. Sonunda haberi yeniden yazıp, şefin önüne koydu.
"Kasabamızın eczacısı Bayan Smith bir trafik kazasında yaralandı. Hastanede bir (.)(.) ameliyatı geçirdi. Bir haftada iyileşecek."

 

 

KARA MİZAH

Anadolu'nun orta halli bir kasabasından 40-50 kadar kişi, yakındaki büyük kente alışverişe gitmiş. Hayvanlara yüklemişler nohudu, buğdayı; onları satıp kumaşlar, tencereler almışlar. Dönüşte 3 kişi, kervanın yolunu kesmiş, çekmiş silahı, ''Yatın, kıpırdamayın'' derken hepsini soymuş, yarı çıplak yollamış. 

Kasabanın girişinde durumu görenler şaşırmışlar, sormuşlar: - Ne oldu size, ne bu haliniz? 

"Soyulduk" yanıtı alanlar yüklenmişler: ''Kim soydu, nerede soydu, kaç kişiydi?'' 

İçlerinden biri durumu özetlemiş: ''Onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık!'':

 

 

OF'LU HOCANIN KADINLARA VAAZI

Hoca kadınlara vaaz veriyordu

Kadınlardan birisi sorar:

- Hocam doktorla birlikte olursam cezası kaç yıl?

-5 yıl demiş hoca.

Ardından başka bir kadın:

-Peki, hocam avukatla birlikte olursam?

-3 yıl demiş hoca.

Ardından başka birisi

-Hocam hocayla yatarsak kaç yıl?

Hoca gülmüş:

-Seni gidi seni cennete mi gitmek istiyorsun?..

 

 

 

SAATLERİ GERİ ALMA

Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider:

- Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunları geri alacaksun daa…

Temel kendinden emin bir şekilde:

- Öyle yağma yok. Ben de duydum. Ama sadece 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.

 

 

CAMCI

Kadının evinde cam kırılmıştı. Camcıyı aradı ve sipariş verdi. Yarım saat sonra zil çaldı. Kadın megafondan seslendi:

- Kim o?

- Camcı bea..

Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi. Beş dakika sonra yine zil çaldı.

- Kim o?

- Camcı bea..

- Yanlışlık var. Az önce bir camcı gelmişti.

- Düştük bea..

 

 

TADINI BİLİR

Temel ile Dursun sohbet ediyorlardı. Dursun;

"Yahu Temel sen tavuklarına yanaşmayan horozi nasıl tedavi etturdun?" diye sordu

Temel;

"Veteriner getirdim. Yemlerine bir ilaç kariştirdu. Ondan sonra tavuklara rahat vermez oldilar. Şaştım kaldim uşağum." dedi.

Dursun rica etti;

"Uy Temel şu ilacın adını bana da söyleyiver!""

Temel'den cevap geldi;

"Adını bilmiyrum ama tadu nane şekerine benzeyi."

 

 

AĞA KARISI

Eşkıya bir köyü basar, Ağanın karısıyla 3-5 kadını dağa kaldırır.

Ağa ve adamları iz sürüp eşkıyayı kuşatır. Şakiler, kadınları bırakıp kaçar.

Ağa karısına sorar:

-Ne yaptılar size hele anlat.

-Ne yapacaklar, hepimize tecavüz ettiler.

-Söylemedin mi ağanın karısı olduğunu?

-Söyledim.

-E, ne yaptılar?

-Altıma halı serdiler!

 

 

 

KADINLARA VE ERKEKLERE ÖNERİLER

Hintli bilginlerin mutluluk için KADINLARA beş önerisi:

1- Ev işlerinde ve zor işlerde sana yardım edecek olan, aynı zamanda da iyi bir işi olan ERKEK bulman önemlidir.

2- Esprili, nüktedan ve seni güldürmesini bilen bir ERKEK bulman önemlidir.

3- Kendisine güvenebileceğin ve sana hiç yalan söylemeyecek bir ERKEK bulman önemlidir.

4- Yatakta iyi olan ve seninle ask yapmayı seven bir ERKEK bulman önemlidir.

5- Bu dört özelliği tek ERKEKTE bulamayacağın için varmış gibi davranman çok önemlidir.

Çinli bilginlerin mutluluk için ERKEKLERE beş önerisi:

1- Ev islerinde ve zor işlerde sana yardım edecek olan, aynı zamanda da iyi bir işi olan kadın bulman önemlidir.

2- Esprili, nüktedan ve seni güldürmesini bilen bir kadın bulman önemlidir.

3- Kendisine güvenebileceğin ve sana hiç yalan söylemeyecek bir kadın bulman önemlidir.

4- Yatakta iyi olan ve seninle aşk yapmayı seven bir kadın bulman önemlidir.

5- Bu dört kadının birbirlerini tanımamaları çok önemlidir

 

 

 

İMAMIN DİNİ

 Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve sorar:

- Aranızda Müslüman olan var mı?

Korkudan kimse bir şey diyemez. Birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkar:

- Ben Müslümanım. der.

Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışarıdaki inek sürüsünü gösterip:

- Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin? der.

Yaşlı adam epeyce hayvanı kestikten sonra 'ben yoruldum başka birini bul' der. Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve sorar:

-Aranızda başka Müslüman var mı?

Az önceki adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar, imam:

-Ne bakıyorsunuz ulan! İki rekât namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı olduk! İsa aşkına!

 

 

İDAREİMASLAHATÇI

Papaz, ölmek üzere olan adamın üzerine eğilir:

"Öte tarafa uçmak üzeresin, şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle."

Adamdan ses çıkmaz.

Papaz sabırlıdır:

"Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle."

Yine ses yok.

Papaz sinirlenmiştir, ses tonunu yükseltir:

"Evladım, neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun?"

Adam, yattığı yerden hafifçe doğrulur:

"Kusura bakma peder, nereye gideceğimi bilmeden kimse hakkında yorum yapmak istemiyorum."

 

 

BEN ÇEKİLİRİM!

Ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka özelliği olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir…

Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa, “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakince şu karşılığı verir:

“Ben çekilirim!”

 

 

HERKES, BİRİSİ, HERHANGİ BİRİ VE HİÇ KİMSE...

Bernard Shaw yazıyor:

Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve HERKES bu işi BİRİSİ'nin yapacağından emindi.

BİRİSİ bu duruma sinirlendi; çünkü iş HERKES'in işiydi.

HERKES işi HERHANGİ BİRİ'nin yapabileceğini düşünüyordu.

Fakat HERKES'in o işi yapamayacağını HİÇ KİMSE anlamamıştı.

Sonuçta HERHANGİ BİRİ'nin yapabileceği bu işi HİÇ KİMSE yapmadığından HERKES, BİRİSİ'ni suçladı.

 

 

SİZİN KOCANIZ OLSAYDIM...

Bir gün Churchill ve Leydi Astor, Leydi'nin çok inandığı, Churchill'in ise karşı çıktığı, kadınların parlementodaki rolünü tartışmaktadırlar. Tartışma yüzünden oldukça sinirlenen Leydi Astor kızgınlıkla; "Sör Winston, eğer ben sizin eşiniz olsaydım kahvenize arsenik koyardım" der. Churchill'in cevabı ise şöyle olur: "Madam, eğer ben sizin kocanız olsaydım, onu seve seve içerdim".

 

 

YANLIŞ ANLADI...

Oldukça yakışıklı ve cüsseli kısaca her hali ile dört dörtlük bir adam bardan içeri girer. Yanında da bir devekuşu bara yaklaşırlar ve adam barmene seslenir;

-Bana bir viski. Devekuşunu göstererek,

-Buna da bir bardak su der ve içtikçe içerler. Sonra adam,

-Hesap der. Barmen,

-27$ 45cent der. Adam elini cebine atar, cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkarlar. Barmen sayar; tamı tamına 27$ 45cent.

Adam ve devekuşu ikinci gün yine gelirler içerler. Adam,

-Hesap der. Barmen,

-36$ 18cent der. Adam elini cebine atar, cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkarlar. Barmen sayar; tamı tamına 36$ 18cent. Barmen şaşkın, olayın sırrını çözmeye çalışıyor.

Üçüncü gün, dördüncü gün, adam ve devekuşu geliyor gece geç saatlere kadar içiyorlar hesap ne kadar olursa olsun adam elini cebine atıyor bütün parayı bırakıyor, barmen sayıyor hesap tam; ne eksik ne fazla. Barmen kafayı yemek üzere dayanamıyor ve bu işin sırrını soruyor. Adam anlatıyor:

-Bir gün Alaaddin’in Sihirli Lambasını buldum cin çıktı ve bana üç dilek dilememi söyledi ben de diledim...

1.Çok yakışıklı ve kadınların hayran olduğu bir tipim olsun

2.Her yerde ve her zaman ne kadar paraya ihtiyacım olursa olsun elimi cebime attığımda hazır olsun. Barmen paranın sırrını öğrenmiş ve rahatlamıştır, sonra devekuşunu göstererek sorar:

-Peki, bu ne bu? Adam cevap verir;

-Ha o mu? 3.dileğim der. Beni hiç yalnız bırakmayacak uzun bacaklı bir piliç istemiştim; yanlış anladı şerefsiz.  

 

DOLMUŞTA

Yolcu müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer:

—Şoför bey mübarek bir yerde inebilir miyim?

—Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...

***

Yolcu müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer:

—Müsait bir yerde iner misiniz?

Şoför:

—Niye sen mi kullanacaksın?

***

—Mükemmel bir yerde inebilir miyim?

Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken:

—Buyurun size layık değil ama!

***

Kadın:

—Kızım dur! Ben vereyim benim ki bozuk zaten...

Kızı:

—Aman ne olacak sanki nasılsa benimki de bozulacak, ben vereyim!

***

Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?

—Yok, teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.

—Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.

***

Yolcu:

—Abi Heykel'e çıkıyor mu?

Şoför:

—Yok, yanından geçiyor.

***

Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:

—Kızım şuradan bir kişi uzatır mısın?

—Ben kız değilim!

—Aman ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.

 

 

ÇIĞLIK
Yolcular uçağın hemen yanı başında, bavullarını gösteriyorlar. Uçak şirketinin minibüsü yanaşmış, içinden kaptan pilot ile yardımcısı inmiş. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant... Yardımcı pilot desen, elinde bir tasma, tasmanın ucunda bir köpek... 

Pilotlar sağa sola çarpa çarpa uçağa binerken yolcularda şafak atmış atmasına da kimse birbirine bir şey sezdiremiyor. İçlerinde "Yok canım, o kadar da olmaz" diyenler çoğunlukta. 

Kapılar kapanmış, uçak pistte yol almaya başlamış. Uçak hızlanmış, pistin sonu yaklaşmış. Yolcular panikte. Beton pistin bitip çimlerin başladığını gören yolcular, dayanamamış basmışlar çığlığı. Tam o anda kaptan pilot da önündeki levyeyi sonuna kadar çekmiş.

Uçak tekerleklerini yerden kesip havalanınca, kaptan pilot derin bir soluk alıp yardımcısına dönmüş: "Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!"

 

 

EŞEK HERİF
Kamil Paşa Aydın Valisi'yken Şair Eşref'i makamına çağırmış...

Şair zamanında geldiği halde demişler ki:

-Vali Paşa toplantıya girdi. Bekleyeceksin!..

Eşref beklerken toplantıya kulak misafiri olmuş; bir dosya üzerinde konuşulurken Kamil Paşa'nın, hazır bulunanları şöyle uyardığını işitmiş:

-Konuyu bu kadar incelemeye gerek yok!.. Millet eşektir, anlamaz...

Eşref hemen bir kağıda şu dörtlüğü yazmış:

"Ehli mansıptan birisi millete eşek dese

Reddolunmaz sözü ama eşşekoğlu can sıkar

Millete eşek diyen eşek herif bilmez mi ki

Sadrazamlar da valiler de milletten çıkar."

Şair yazdığı kağıdı Kamil Paşa'ya verilmek üzere odacıya bırakıp gitmiş...

 

 

TAM DOLDURMALISIN
Temel Çiçek Pasajı'nda birasını içtikten sonra meyhane sahibine sorar:

-Bir cünde kaç fıçı bira satayisun?..

-Aşağı yukarı üç fıçı...

-Dört fıçı satmak istemez misun?..

-Elbette isterim...

-Öyleyse pardakları tam doldurmalisun...


 

AÇ GEZERKEN
Bektaşiyi ramazanda öğle vakti yemek yerken yakalayıp sıkıştırmışlar:

-Neden oruç yiyorsun?..

Bektaşi:

-Ulan, demiş, aç gezerken kimse bir şey sormuyor; bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!..


 

SANA NE
Bektaşi ramazanda öğle vakti alenen yemeğini yiyormuş...

Sofu bozulmuş:

-Ulan, demiş, ramazanın geldiğini bilmiyor musun?..

Bektaşi:

-Ramazandan bana ne!..

-Baba, sen Müslüman değil misin?..

Bu kez Baba Erenler bozulmuş:

-Sana ne!..

 


MOTOR
     Dünyanın ünlü kalp doktoru De Bakey'in arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
     - "Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?"
     Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
     - "BUNLARIN HEPSİNİ MOTOR ÇALIŞIYORKEN YAPMAYI DENESENİZE!!!"

 

SUÇLU
     Bir suçlu yurt çapında aranıyormuş. Bütün emniyet müdürlüklerine suçlunun bir adet cepheden ve iki adet profilden resmi dağıtılmış. İki gün sonra Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden bir fax gelmiş:
     - Suçlulardan ikisini yakaladık. Üçüncüsünün yakalanması an meselesi

 

İKİ KERE İKİ
     Lazın oğlu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmiş. Babası durumu görünce sormuş:
     - Ne oldu ?
     - Matematik dersinden zayıf aldım.
     - Niye ?
     - Öğretmen 2 kere 2 kaç eder dedi, ben de 6 dedim.
     - E oğlum, 2 kere 2 dört eder, hadi bilemedin beş eder. 6 nerden çıktı?

 

SPERM TESTİ
     Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve:
     - "Bunu doldurup yarın bana getirin" der...
     Ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar:
     - "Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
     - "Ne yaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız" diye sormuş.
     İhtiyar yanıtlamış:
     - "Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü."

 

İSTİKAMET
     Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden emin:
     - Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi?

 

ÜÇ DİL
     Temel ile Dursun Sultanahmet'te gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist İngilizce, Almanca ve Fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz...
     - Ula dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti
     - Ula neye yarayacak ki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo...

 

YARATICI AVUKAT
     Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargıca hitaben;
     - "Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz." der...
     Yargıç , gülümseyerek;
     - "Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir." der...
     Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler...

TECAVÜZ
     Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve baş rahibenin önünde diz çökerek;
     - "Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi ..."
     - "Neler geldi kızım ?"
     - "Arka bahçede çiçek topluyordum, nerden geldi bahçıvanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana,,,,,"
     - "Tecavüz mü etti?"
     - "Evet..."
     - "Hımmmm, peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç.."
     - "Aaa, limon hamileliği önler mi ?"
     - "Hamileliği önlemez de, en azından sırıtmanı engeller..."

 

BİR CİNAYET DAVASI
     Mahkemede bir cinayet davası görülüyordu. Adamın katil olduğu hemen hemen kesindi, bunu gören davalı avukatının aklına bir şeytanlık geldi.
     "Bayanlar baylar... hepinize bir sürprizim var" diyerek saatine baktı...
     "Tam bir dakika sonra, müvekkilim tarafından öldürüldüğü iddia edilen kişi bu mahkeme salonundan içeri girecek..."
     Bunun üzerine hakim, seyirciler, bütün kafalar mahkeme salonunun kapısına döndü... 1 dakika geçti... Hiç bir şey olmadı... Bunun ardından avukat:
     "Bakin..." dedi.." Ortaya bu iddiayı attım ve hepiniz heyecan içinde kapıya bakıp 1 dakika boyunca beklediniz. Bu gösteriyor ki gerçekten ortada bir ölü olduğuna ve dolayısıyla müvekkilimin katil olduğuna sizler tamamıyla inanmış değilsiniz..."
     Bu sözün ardından hakim kararını açıkladı ve adamı suçlu buldu...
     Avukat şok içinde:
     "Ama nasıl olur? Az önceki gösteriden hepiniz etkilendiniz... Hepinizin
     kapıya baktığını gördüm!"
     Hakim:
     "Evet doğru... hepimiz baktık" dedi... "Ama müvekkiliniz bakmamıştı!"

 

TÖREN
     Adamın biri yine Karadeniz'i gezerken bakmış bir tepenin üzerinde Lazlar dans ediyor ve ara sıra aralarından birini tepeden aşağı atıyorlar. Adam korka korka Lazların yanına yaklaşıp sorar :
     - Pardon ama ne yapıyorsunuz ?
     - Kör müsün daa, Temel atma töreni yapıyoruz.

PİYANİST
     Piyanist büyük konser için Viyana'dadır. Çok güzel bir konser sonrası soyunma odasına giderken yolda bir adam çiçeklerle yanına gelir ve :
     - Bravo hemşerim Karadeniz seninle gurur duyuyor.
     Piyanist bunun üzerine çok şaşırır ve sorar :
     - Sen nereden bildim benim Karadenizli olduğumu ?
     - Valla genelde piyanonun başına oturan piyanist, taburesini piyanoya doğru çeker. Sen piyanoyu kendine doğru çekince anladım.

 

İŞ İLANI
     Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi Fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
     - Hoş geldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
     - Üniversite mezunu değilim.
     - Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
     - Yabancı dil bilmem.
     - Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
     - Pazarlama konusundan anlamam.
     - O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
     - Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.

ANNECİĞİM EVLENİYORUM
     Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek;
     "Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?"
     Anne merakla kabul etmiş, getir bakalım, demiş.
     Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye başlamışlar.
     Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş.
     Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar.
     Genç, annesine dönerek; "Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?"
     Anne, büyük bir kararlılıkla; "Kızıl saçlı olanla evleneceksin"
     Genç çok şaşırmış; "Nasıl olur, nasıl tahmin ettin? Tam isabet"
     "İçlerinden bir tek onu sevmedim"

BİLETİ OLAN VAR MI?
     Mecidiye köy - Avcılar otobüsüne ara duraklarda yaşlı bir teyze bindi. Yaşlı teyze:
     -Evladım biletim yok bir sonraki durakta inip bilet alabilir miyim.
     Şoför:
     -Tamam ama önce içeriye bir sorun.
     Teyze arkasını döner ve arkaya doğru yüksek sesle:
     -Pardon acaba bundan sonraki durakta inip bilet alabilir miyim?

MAÇ VAR KALECİ KİM?
     İki yaşlı dost 70'li yaşlarına gelmiş iki adam, bir ömür boyu birbirlerinin en iyi dostu olmuşlardı.
     Derken bir gün bir tanesi ağır hasta oldu. Ölüm döşeğindeyken yanında yine en iyi dostu vardı ve ona fısıldadı.
     "Bana bir iyilik yap olur mu.Cennete gittikten sonra orda futbol oynanıyorsa lütfen bir şekilde bana haber ver."
     Öteki "Tamam."dedi."Bütün hayatım boyunca en iyi dostum sendin, bunu senin için yapacağım."
     Ve birkaç dakika sonra da adam öldü.
     Bir hafta sonra adam uyurken birden arkadaşının sesini duydu "Dostum..... sana bir iyi bir de kötü haberim var."
     Öteki hemen sordu.
     "İyi haber nedir?"
     "Cennette futbol oynanıyor."
     "BU HARİKA! Peki kötü haber nedir?"
     "Yarınki maçta kalede sen varsın."

NOŞUT
     Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş. İngiliz ben bugün 1 gergedan vurdum demiş. Fransız ben de 1 aslan vurdum demiş. Temel de ben de 1 noşut vurdum demiş. İngiliz'le Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar. İngiliz ben 2 kaplan vurdum demiş. Fransız ben de 1 fil vurdum demiş. Temel ben 4 noşut vurdum demiş.
     İngiliz dayanamamış sormuş:
     - "Kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım."
     Temel de "Ben de ilk defa burada gördüm. Kara kara bir şeyler insana benziyorlar. ellerini kaldırıp "noşut noşut!" diye bağırıyorlar demiş.

EKMEK VAR MI?
     Ördek bara girer ve barmen'e:
     - ekmek var mi
     - yok
     - ekmek var mi
     - yok
     - ekmek var mi
     - yok
     - ekmek var mi
     - yok dedik ya
     - ekmek var mi
     - eğer bir daha sorarsan seni duvara çivilerim
     - çivi var mi
     - yok
     - ekmek var mi

ÖNCE SEN BAŞLATTIN
     Adamın biri iş başvurusunda bulunmuş. Görüşmeye çağırmışlar; görüşme sonuna doğru ortalama bir tip olan adama yöneticisi sormuş;
     -Peki beklentilerin ne? seni ne tatmin eder? Arkadaş saymaya başlamış;
     -Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca su anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla onu da şirketin karşılaması iyi olur, maaş olarak da 3000$ dan aşağı çalışmam. Şirket yöneticisi, dinler ve ;
     -Biz sana son model bir Cherokee ve Tarabya'da bir villa vereceğiz, ayrıca bizim bu pozisyonumuz için planladığımız maaş 6000$, demiş.
     Bizim elemanın gözleri fırlamış;
     -Şaka yapıyorsunuz, demiş. Şirket yöneticisi yapıştırmış;
     -Önce siz başlattınız...

KAHRAMAN ER
     Erler sabah yoklamasında, çavuş içlerinden birine soruyor;
     - Söyle bakalım nerdensin ?
     - Maraş'lıyım komutanım..
     Çavuş sinirleniyor ve askere okkalı bir tokat atıyor. Ardından tekrar soruyor
     - bir daha söyle bakalım nerdensin ?
     - Maraş'lıyım komutanım..
     Çavuş bu sefer iyice hiddetleniyor ve askere okkalı bir tokat daha atıyor. Ardından tekrar soruyor
     - ulan sona son defa soruyorum nerelisin ?
     - Kahramanmaraş'lıyım komutanım..
     - Hah şimdi oldu diyor çavuş ve yanındakine soruyor,
     - Oğlum sen nerelisin ?
     - Kahramansinop'luyum komutanım !

ALTIN ANAHTARLI TAKSİCİ
     iki adam ölür ve cennetin kapısına gelirler. Cennetin kapısında Aziz Peter beklemektedir. Aziz Peter ilk adama sorar:
     - Hayattayken ne is yapardın?
     - Ben rahiptim, ömrümü Tanrı'ya verdim, karıma sadıktım, her gün dua ettim, insanlara yardim ettim, çocukları sevdim, der.
     - Çok iyi, der Aziz Peter, al sana cennetin gümüş anahtarı.
     İkinci adama sorar:
     - Hayattayken ne iş yapardın?
     - New York'ta taksi şoförüydüm, der adam. Çok iyi, al sana cennetin altın anahtarı.
     Rahip bunu görünce öfkelenir.
     - Aziz Peter, nasıl olur bu? Ben ömrümü Tanrı' ya adamış bir insanım, bana gümüş anahtarı bu taksi şoförüne de altın anahtarı uygun görüyorsunuz?
     Aziz Peter gülerek:
     - Oğlum, der. Sen vaaz verirken herkes uyuyordu, bu adam araba kullanırken herkes dua ediyordu.

MEDYA
     Laz hamama peştamal yerine gazete sarınmış olarak girmiş. Bunu görenler:
     - Ne lan bu halin ?
     - Medya her şeyi büyütüyormuş.

 

LASTİK
     Belediye otobüsü ağzına kadar dolu, yaşlı bir adamcağız ayakta. Elindeki bastonu otobüsün her kalkışında ve duruşunda kayıyor ve adamcağız düşmemek için olanca gücünü harcıyor.
     Bu sırada oturmakta olan gençlerden biri küstahça akıl veriyor:
     -Baba, baba, bastonunun ucuna lastik taksan kaymaz!
     -Ah oğlum, demiş yaşlı adam, senin baban o lastiği zamanında taksaydı ben şimdi bu otobüste oturacak yer bulurdum!

YAKA
     Hemşire, doktora hastayı gösterdi:
     - Kalbini dinlemek için ne zaman eğilsem, kalp atışları hızlanıyor. Ne yapsak?
     - Önlüğünün yakasını iliklesen...

 

TOKAT
     Bir Yüzbaşı ile emir eri bir trende yolculuk ediyorlar. Aynı kompartımanda çok alımlı bir kız ile annesi de var. Başka kimse yok. Bu iki grup birbirlerini tanımasa da yolculuk sırasında tanışırız diye çok yakın oturmuşlar. Derken tren bir tünele giriyor, ortalık kararıyor. Bir öpücük sesi ve ardından -şırraaak- çok şiddetli bir şamar sesi duyuluyor. Tren tünelden çıkıyor. Herkes şaşkın ne oldu diye birbirine bakıyor.
     Genç kız düşünüyor; (Benim yerime annemi öperlerse, işte böyle şamarı yerler..)
     Kızın annesi düşünüyor; (Helal benim kıza, öpüldü ama, hemen şamarı yapıştırdı..)
     Yüzbaşı düşünüyor; (Ulan asker kızı öptü, şamarı ben yedim...)
     Asker gülümsüyor; (İntikamımı aldım daa. Havaya bir öpücük yüzbaşıya bir şamar!!)

 

KİMİ YİYELİM
     Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken
     nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadın görürler.
     Oğul sorar:
     -Ne dersin baba, yiyelim mi onu?
     Baba bir an düşündükten sonra:
     -Hayır, bunu eve götürür, onun yerine anneni yeriz! der.

 

MEZARCI
     Diktatör bir akşam meyhaneden içeri girer.Tezgahtara yaklaşır.Hafif içkili bir sarhoşun yanına çöker.Oradan buradan konuşurlarken sorar :
     -Böyle her gün içmek için ne kadar kazanıyorsun?
     Sarhoş :
     -Günde 2 bin lira.
     -Peki kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?
     Sarhoş :
     - 4 bin lira.
     -Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?
     -O zaman 5 bin liraya para demem.
     Diktatör kızar :
     -Bu ne biçim iş.Köküne kadar sıkarsak?
     -O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım.
     Diktatör şaşırmıştır.Adamın ne iş yaptığını çok merak etmiştir.Sorar :
     -Şeytan mısın, nesin.Ne iş yapıyorsun?
     -Mezarcıyım!

İYİ KEKEME
     Kekemenin biri bir gün Beşiktaş'ta kekeme okulunu ararken okulun yerini bulamamış, en yakınındaki bir bakkala girip:
     - Kakakakarrdeşşşş, bubububurraaalarrrrdaddadadad bi kekekemememe okukukukuluuu varmış, nenenenerededede bibibiliyomusususun ?
     diye sormuş. Bakkal da:
     - Okulun yerini bilmiyorum ama ağbi, senin okula hiç ihtiyacın yok bence gayet iyi kekeliyorsun...



GÜVENSİZLİK
     Büyük bir kasa soygunundan sonra çalıntı otomobille yol alan üç soyguncu, kent dışında otomobilden inip tarlalar arasında geldikleri yöne doğru hızla ilerlediler. Uzun süren bu iz kaybettirme yürüyüşünden sonra ıssız bir yer bulup oturdular. İçlerinden biri:
     - Haydi sayalım artık, dedi. Kaç milyon kaldırdığımızı merak ediyorum.
     İkincisi elini şöyle bir salladı:
     - Yorgunluktan öldük yahu! Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım. Yarın gazetelerde okur, biz de öğreniriz kaç milyon kaldırdığımızı.
     Üçüncüsü öfkeyle yerinden fırladı:
     - Deli misin be! Yarın her gazete ayrı bir rakam verir, biz de birbirimize gireriz!

KARA BULUTLAR
     Öğretmen Hayat Bilgisi dersinde bulutların yeryüzündeki suların buharlaşmasından oluştuğunu uzun uzun anlattıktan sonra ön sıralarda oturan öğrencilerden birine şu soruyu sordu :
     -Söyle bakalım oğlum, kara bulutlar neden olur?
     Çocuk düşündü , yutkundu, bir şey diyemedi.Onun yanında oturan küçük kız çocuğu parmak kaldırarak şu cevabı verdi :
     -Kirli sulardan olur öğretmenim!..

 

MANTIK
     Temel bir gün yolda giderken arkadaşın Prof. İdris'e rastlar İdris'in kolunun
     altında kalın kalın bir sürü kitap temel İdri'se sorar
     -ula idris o kitaplar ne kitabudur?
     -MANTIK KİTABUDUR.
     -mantık ne demek
     -valla Temel sana nasıl anlatayım. senin evde akvaryum var mı?
     -var.
     -o zaman sen balıkları seversin
     -çok severim.
     -balıkları çok sevdiğine göre balık tutmayı ve yemeyi de seversin.
     -bayulurum özellikle hamsiye
     -balık sevdiğine göre balıkta bol miktarda fosfor azot vs bulunur bunlarda bir erkek olarak seni çok kuvvetlendirir dolayısıyla sen tam bir erkeksin işte mantık ilmi bunu açıklar.
     bu cevap Temel'in çok hoşuna gider hemen kitapçıya koşar bir sürü mantık kitabı alır ve okumaya başlar tabi okuduğundan pek bir şey anlamaz ama yine devam eder bir gün kolunun altında bir sürü kitapla Dursun Temel'i görür.
     -ula Temel o kitaplar nedir.
     Temel kasılarak cevap verir
     -mantik kitabudur
     -ula Temel mantik ta ne oliyi
     -valla sana nasıl anlatayım ula dursun senin evde akvaryum var mı?
     -yook.
     Temel şaşkınlıkla Dursun'a bakmış, ve
     -ula Dursun yoksa sen i.nemisin?