Çeşitli kaynaklardan seçtiğim bazı fıkralar ve karikatürler bu sayfadadır.
İnternetten Fıkralar- Gülüm Net
AMERİKALI İLE JAPON Uçakta bir Japon ve bir Amerikalı yan yana oturuyorlar... Laf arasında, Amerikalı Japon’a soruyor: "What kind of "ese" are you? Japon anlayamamış. Bunun üzerine Amerikalı; "Are you japanese, Vietnamese or Chinese? diye sorusunu tekrarlamış. Japon da: "I'm Japanese" diye yanıtlamış Amerikalının sorusunu... Aradan bir süre geçtikten sonra, bu sefer Japon Amerikalıya: "What kind of "key" are you?" diye sormuş. Bu sefer şaşıran Amerikalı olmuş.. "ne demek istediğini" sorunca Japon sorusunu açmış: "I mean, Are you yankee, monkey or donkey? "
GÜÇLÜ POLİTİKACI Sayın Demirel çok güçlü bir politikacıydı. Her seçimden önce Türkiye'yi dolaşır, ilçelere il olma sözü verirdi. Hatta inandırıcı olsun diye plaka numarası bile verirdi. İskenderun'a 91, Alanya'ya 102 düşmüştü. Bu sözleri verir ve konuşmasını şöyle bağlardı. 'Bu söylediğimin altını çizin' Seçimler geçerdi, plakalar elde kalırdı, ama her defasında da seçimi kazanırdı. 6 defa gidip, 7 defa gelmesi ondandır. Sonunda vatandaşlar bir gün toplandılar ve huzuruna çıktılar. Bize söz verdin Baba, ama neden il yapmadın? Hatta bize 'bu sözümün altını çizin' diye de uyardın dediler. Baba'nın sözü ise şu oldu: 'Şimdi o söylediklerimin üstünü çizin.'
KAVAK AĞACI İLE KABAK
Kavak ağacının yanında bir kabak
filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye
başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse
kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
- ”Sen kaç ayda bu hale
geldin ağaç?”
‘- ”On yılda”
demiş kavak.
- ”On yılda mı”
diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
- ”Ben neredeyse 2 ayda
seninle aynı boya geldim bak.”
- ”Doğru” demiş
ağaç.
- ”Doğru”
Günler günleri kovalamış ve
sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye başlamış sonra
yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
- ”Neler oluyor bana ağaç?”
- ”Ölüyorsun” demiş
kavak.
- ”Niçin?” - ”Benim 10 yılda geldiğim yere 2 ayda gelmeye çalıştığın için.”
EKİPTE BİLGİ SAKLAYIP PAYLAŞMAMANIN SAKINCASI
Adamın biri tam duşa girmektedir, karısı
da duşunu bitirmiş kabinden çıkmaktadır ki kapı çalar ve kimin kapıya bakacağı
konusunda ufak bir tartışma yaşanır. Kadın pes eder; üzerine havlu alarak
merdivenlerden aşağıya iner ve kapıyı açar. Kapıdaki eşinin arkadaşıdır.
Kadın daha selam vermeden adam;
-"eğer havlunuzu yere düşürürseniz
size anında 300€ veririm." Kadın bir müddet tereddüt eder ama
havlunun düğümünü çözerek düşmesini sağlar. Adam ona bakar 300€ verir
ve söze devam eder.
-"doğabilecek ufak tensel bir yakınlaşma
için size 500€ daha verebilirim hem de derhal." Kadın, önce şaşkın
ama daha sonra adrenalinin verdiği heyecan ve alabileceği para ile yapabileceklerinin
hayaliyle kısa bir duraksamadan sonra kabul eder.
Kadın, yaşamış olduğu olayın ve kısa sürede
edinmiş olduğu ufak servetin heyecanı ile merdivenleri koşarak çıkar banyoya
geri döner, hâlâ duşta olan eşi ona kimin geldiğini sorar.
-“Falan arkadaşının geldi” diye
cevap verir kadın. Adam banyodan seslenir: -"Çok iyi ona verdiğim 800€ borcunu getireceğini söylemişti onu getirdi herhalde." (Eğer bir ekipte çalışıyorsanız bilgiyi saklamayın, paylaşın; karar mekanizmasında belirleyici olabilir. Böylece yanlış anlaşılmaların ve dışarıya karşı kötü duruma düşmenin önüne geçebilirsiniz.)
CİN PATRON
Pazarlamacı, şef sekreter ve patron öğle
paydosunda lokantaya doğru yürümektedirler. Bir parktaki bankın üzerine
sihirli lambayı fark etmişler. Lambayı ovalar gerçekten de lambadan cin
çıkar:
-"Aslında kişiye 3 dilek hakkı veriyorum
ama siz 3 kişi olduğunuz için herkese 1 dilek hakkı vereceğim." der.
Şef sekreter arsızca sıranın önüne atılarak "önce
ben" der ve dileğini söyler:
-"Bahamalarda, muhteşem bir sahilde
tatil yapmak istiyorum. Tatilim hiç bitmesin ve hiçbir dert hayatıma girmesin".diye
dileğini ifade eder ve hoop! Ortadan kaybolur.
Şimdi de pazarlamacı atılır ve "şimdide
sıra bende" der.
-"Hayallerimdeki kadınla Tahiti sahillerinde
Pina Colada içmek istiyorum" der ve oda ortadan kaybolur.
-"şimdi sıra sende" der cin diğerlerinin
patronuna. -"Bu iki salağı da öğleden sonra işlerinin başında görmek istiyorum" der patron. (Üstünüz olan kişinin her zaman önce konuşmasına izin verin.)
KAYINVALİDE YANIYOR
Adamın birinin evinde yangın
çıkmış. Komşuları yardıma koşmayıp olayı seyretmeye başlayınca iş başa düşmüş.
İlk önce oğlunu yangının içerisinden
çıkarıp dışarıda beklemesini söylemiş. Dalmış tekrar duman ve ateşin içerisine,
kızını çıkartmış dışarıya... Sonra karısını, sonra köpeği ve kedisini...
Daha sonra dışarı hiçbir şey getirmeden 3 kez içeri girmiş çıkmış...
Onu seyreden komşularından biri
sormuş;
- "Niçin yanan eve girip
çıkıyorsun, dışarı hiçbir şey getirmiyorsun?"
- "Kayınvalidem içeride!.."
demiş adam, sonra devam etmiş; - "Arada bir girip çeviriyorum!.."
İNTİKAM Aşırı sinirli biri, havalimanında check-in bankosundaki ilgili memura hak etmediği halde, etmediği hakareti bırakmamış.. Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güler yüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş... Adam işi bitip gidince, bir arka sıradaki müşteri; “Sizi tebrik ederim...” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz. Ama bu kadarı da yanlış... Yapabileceğiniz bir şeyler olmalı...” “Olmaz olur mu, var efendim...” demiş, memur gülümseyerek; “Şerefsiz New York’a gidiyor, bavulları Berlin’e...”
DÜĞÜN PASTASI Uzman doktor, yemek adetlerimiz üzerine konferans veriyormuş.. "Midemize gönderdiğimiz pek çok şey felakettir" diye başlamış söze.. "Kırmızı et fevkalade zararlıdır. Soda, mide duvarlarını perişan eder. Çin yemekleri mono sodyum glumat denen zehirle doludur. Fast food dedikleriniz en tehlikeli yağ ve bol şeker ihtiva ederler.. Bunlar tamam da, bir yiyecek vardır ki, şu veya bu şekilde yeriz her nasılsa... Sorum o... İçinizden biri, bu zararı en uzun süren, yedikten yıllar sonra bile kötü etkisini sürdüren yiyeceğin adını söyleyebilir mi?" Bir sessizlik olmuş salonda.. Sonra ön sırada oturan 80 yaşlarında bir adam ayağa kalkmış.. "Buyurun" demiş, doktor... "Düğün pastası" demiş yaşlı adam...
KATİL TEMEL
Temel anasını babasını öldürmüş.
Hâkim sormuş:
-“Ne söyleyeceksin bakalım
son olarak?” - “Acıyın bu yetime..!”
FİLOZOF TEMEL
Filozof Temel’e sormuşlar: -“Bir yerden başlamak lazim…”
TEMEL HASTANEDE
Temel hastaneye
gider. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar:
Ne olduğunu anlayamayan adam
Temel’e sorar:
TEMEL'İN VEFALI DOSTLARI
Yolculuktan
dönen İdris, kahvede oturanlara sordu :
TEMEL AVCI
Temel
ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
Temel hazırcevap:
TEMEL BANKA SOYGUNCUSU
Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hâkim delil yetersizliğinden
temelin tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak
hakime ;
SOL SİNYAL
Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu.
AMERİKALI VE JAPON Bir Amerikalı ve bir Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de birbirlerine hava atmak için yanlarına son teknolojik silahlar almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş... Karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş: -Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın? -Yoo, senden hızlı koşsam yeter.
KİMİNLE EVLİ Mahkemede Hâkim Temel’e sormuş: -Kiminle evlisin? -Bizum kariylan Hâkim sinirlenmiş: -E, herhalde… Sen hiç erkekle evlenen duydun mu? -Duydum tabi. Nasıl duymadum? -Kimmiş? -Bizim kari…
HIRSIZ YAKALAYAN ROBOT Japonya’da hırsız yakalayan bir robot icat etmişler. Robot; Amerika’da 5 dakikada 180 hırsız yakalamış. İtalya’da 5 dakikada 80 hırsız yakalamış. Fransa’da 5 dakikada 30 hırsız yakalamış. Türkiye’de 5 dakikada robotu çalmışlar.
AKIL TUTULMASI
ZITLIKLARLA KARA MİZAH
BAKAN AÇIKLAMASI Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gazetecilerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuna ilişkin soruları üzerine şunları söyledi: Bir önceki ameliyatıyla ilgili küçük bir işlem vardı, o yapıldı, tamamlandı bitti. Başbakanımızın sıhhati Allah'a şükür son derece iyidir. Bu ameliyatların ülkeye bir yararı oldu. Bize de bir sıkıntısı oldu. Başbakanla çalışan kişiler olarak Başbakanımız bu ilk ameliyatından sonra kilo verdi. Biraz daha zinde hale geldi. Bizi birazcık daha çok çalıştırmaya, gece yarılarına kadar takip etmeye başladı. Allah'a şükür bunun dışında bir problemimiz yok.
TEMEL FARKI Newyork'ta ikiz kuleler yıkılmadan önce bir adamla bir kadın kulelerin tepesinde akşam yemeği yiyorlarmış. Romantik bir yer, ortam süper, Newyork acayip güzel, kemancılar, yemek... Her şey süper... Kadın mest... Başlamışlar muhabbete. Adam konuştukça kadın hayran, adam konuştukça kadın hayran... Adam en sonunda konuyu yatağa getirmiş: -yatalım mı? Demiş. Kadın, birden ayağa kalkmış; -Lanet olsun size, bütün erkekler aynısınız. Aklınız fikriniz yatakta. Deyip kendini camdan aşağıya atmış. 65. katta bir İngiliz camı açmış hava alıyor. Bir bakmış ki kadın düşüyor. kadını belinden yakalamış. -Napıyorsun? Demiş. Kadın ağlamaklı; -yaşamak istemiyorum. Demiş. İngiliz; -olur mu hiç, hayat güzel, bak, seninle Londra’ya gideriz.. Kadın -eee sonra? Demiş. İngiliz; -orada benim şatom var - eeee sonra? -atlara bineriz, av partilerine katılırız. -eee, sonra? -en güzel viskileri içeriz - sonra? -şöminemizin karşısına geçeriz. -eee? - sonra da yatarız. Demiş İngiliz. Kadın yeniden ağlamaya başlamış; -Allah kahretsin, bütün erkekler aynısınız, lanet olsun, aklınız fikriniz yatakta. Demiş ve atmış kendini camdan aşağı. 45. katta bir Fransız balkonda hava alıyor. Bir bakmış kadının biri düşüyor, hemen kadını belinden yakalamış -Napıyorsun? Demiş. Kadın ağlamaklı; -nefret ediyorum, yaşamak istemiyorum, hayat çok kötü. Demiş. Fransız; -olur mu? Hayat çok güzel, seninle Paris’e gideriz.. -eee, sonra? -cafelerde otururuz. -ee, sonra? Demiş kadın. -Şanzelizede’de otururuz.. - sonra? -en güzel yemekleri yeriz.. en güzel şarapları içeriz.. -eee? -sonra, müzeleri gezeriz, el ele tutuşup Eiffel’e çıkarız.. -eee, sonra? Demiş kadın.
-oradan benim çiftliğime geçeriz.. -eee, sonra? -yıllanmış bir şarap açarız.. -sonra? -şarabımızı içeriz.. -eee? -sonra da yatarız. Demiş Fransız. Kadın yine ağlamaya başlamış; -lanet olsun size. Bütün erkekler aynısınız, aklınız fikriniz yatakta. Deyip kendini tekrar camdan aşağıya atmış... 18.katta temel balkonda hava alıyor. Bir bakmış kadının biri düşüyor. Yakalamış belinden hemen; - ne ediysun? Demiş. Kadın ağlamaklı; -yaşamak istemiyorum. Demiş. Temel; -olur mu? Hayat çok güzel daa. Demiş. -seninle Rize’ye gideriz. -ee, sonra? -ee, çay toplaruk. -ee, sonra? -yaylaya çıkaruk. -ee, sonra? -ee, horon teperuk. -ee, sonra? -baktuk sıkılduk,deniz kenarına ineruk.. -ee, sonra? -denize açıluruk. -ee, sonra? -ee, hamsi tutaruk. -ee, sonra? -hamsi tava yeruk. -ee, sonra? -hamsi buğlama yeruk. -ee, sonra? -hamsikoli yeruk. -ee, sonra? -hamsili pilav yeruk. -ee, sonra? -hamsi çorbası içeruk. -ee, sonra? -hamsi reçelu yeruk. -ee, sonra? -hamsili ekmek yeruk. -ee, sonra? -hamsi çorbası içeruk. - eeee, yani yatmayacak mıyız? Demiş kadın. Temel kadına bakmış; - vay orospu! Demiş ve atmış kadını aşağıya…
PEJOYU BİLİYOR MUSUN?
Adamın biri pejo marka bir minibüs
alır. Sonraki gün de minibüsü tıklım tıklım doldurup kasabanın yolunu tutar.
Derken minibüs gittikçe hızlanır. Yolculardan biri;
-“Kaptan yavaş, bir yere
çarpacağız.” der. Şoför;
-“ Sen pejo'yu biliyor
musun?” diye sorar. Yolcu;
-“hayır” diye cevap
verir. Şoför;
-“O zaman susacaksın.”
der ve devam eder. Minibüs hızlanmaya devam eder. Bir süre sonra bir yolcu
daha seslenir:
-“Oğlum, ben hastayım
biraz yavaş.” Şoför yine sorar;
-“Sen pejo'yu biliyor
musun?” Amca ne bilsin; “hayır” der. Şoför;
-“O zaman susacaksın.”
der ve devam eder. Bu kez bir kadın seslenir:
-“Hamileyim, lütfen biraz
yavaş; çocuğumu düşüreceğim.” Şoför yine sorar:
-“Sen pejo'yu biliyor
musun?” Kadın “yok” der şoför yine aynı cevabı verir...
Arkadan kızgın bir ses tonuyla
bir genç seslenir:
-“Yavaş git kardeşim,
öldüreceksin bizi.” Şoför yine sorar;
-“Sen pejo'yu biliyor
musun?” Genç;
-“Biliyorum lan ne olacak?”
der. Şoför sevinçle ve telaşla son soruyu sorar: -“O zaman çabuk söyle bunun freni nerede?”
RAHİP İLE RAHİBE
Aracının direksiyonuna geçip
kiliseye gitmek üzere yola koyulan rahip yolda yürümekte olan bir rahibeye
rastlar. Aracını durdurur ve kiliseye kadar onunla gelmek isteyip istemediğini
sorar. Kadın arabaya biner ve bacak bacak üstüne attığında bacaklarının
güzelliği ortaya çıkar.
Rahibin gözü kayar ve bakayım
derken kısa bir süre için aracın kontrolünü kaybeder. Aracı tekrar kontrol
altına aldıktan sonra sağ elini rahibenin bacağı üstüne koyar. Rahibe ona
bakar ve şöyle der:
"Rahip, 129. ayeti hatırlıyor
musunuz?"
Utançtan kıpkırmızı olan rahip
derhal elini çekerek rahibeye özürlerini sıralar.
Bir müddet sonra aklı tekrar
karışır ve vites değiştirme bahanesiyle rahibenin bacağına tekrar dokunur.
Rahibe aynı soru ile karşılık verir:
"Rahip, 129. ayeti hatırlıyor
musunuz?"
Utancından yine kızaran rahip
elini çeker ve "af edersin kardeşim, insanoğlu zayıf düşebiliyor"
der. Kiliseye vardıklarında rahibe arabadan iner ve tek kelime söylemeksizin, ancak çok manalı bir bakış fırlatarak kaybolur. Rahip aceleyle içeriye koşturur ve bir İncil alarak okumak için 129. ayeti açar. 129. ayet şöyle demektedir: İleriye gidiniz, daha yukarılarda arayınız... Orada güzellikler bulacaksınız. "Görev alanınızla ilgili bilgili olun aksi takdirde fırsatları kaçırabilirsiniz."
PAPAZIN FERYADI - Genç kız günah çıkarmak için köyün papazına gider. - Günahkârım pederim. - Söyle kızım. - Karısının evde olmadığı bir gün, fırıncının evine gittim onunla günah işledim. - Allah büyüktür affeder kızım. - Eczacı ile de yaptım. - Allah affeder kızım. Kasapla, bakkalla derken kızın köyün bütün erkekleri ile yattığı anlaşılır. Papaz her seferinde hiç kızmadan Allah’ın affedeceğini söyler. “Bir şey daha söyleyeyim” der kız; “Komşu köyün papazı ile de yattım.” -Ne! Sen cehennemliksin! Be kızım, köyünde papaz yok muydu?
PAPAZ İLE HAHAM
Papazın biri, uzun süredir ahbaplık
ettiği Haham’a, “Bana Tevrat’ı öğretmenizi isterim”
der.
Haham, olmazlanır: “Sen
Yahudi değilsin, kafan da Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını
anlaman mümkün değil.”
Papaz ısrar eder, Haham razı
olur, ama bir koşulu vardır. “Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen,
öğretirim” sözü verir. Papaz, “Kabul” diye yanıtlar. “Sor
bakalım!”
Soru gecikmez: “İki adam
bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?”
Papaz, “Bundan kolay ne
var?” diye atılır. “Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz.”
Hamam içini çeker, “Sana
Tevrat’ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi:
Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini
sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini
de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz.”
Papaz, kafasını kaşır. “Bak
bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?”
Haham aynı soruyu yeniden sorar: “İki
adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi
yıkanır?”
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden
emin, “Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini
sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp
yıkanmaz!”
Hamam, başını sallar. “Yine
yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya
bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp
kirlendiğini görünce, gider yıkanır.”
Papaz itiraz eder: “Ayna
nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki…”
Haham, parmağını sallar: “Seni
uyardım, bu kafayla Tevrat’ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat’ı
anlamak için her olasılığı düşünmelisin.”
“Peki, peki” diye
inler Papaz. “İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir
soru sor!”
“Son kez soruyorum”
der, Haham: “İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki
kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?”
Papaz, “Artık her olasılığı
biliyorum” deyip, bir solukta sıralar: “Eğer ayna yoksa, temiz
kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır.
Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa,
temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen
aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!” Haham başını sallayıp, cık cık yapar: “N’ayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat’a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?”
TEMEL İLE İNGİLİZ Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey. Temel yine bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz'de gene hareket yok.. Temel ortaokuldaki İngilizcesi ile bağırdı: - Do you speak English? - "Yes.. Yes.." dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: - O zaman tut şu halatı!
TRABZONLU TEMEL HOCALAR İLE RİZELİ TEMEL HOCALAR Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki; "uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası." Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye; "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar; Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.Temel,
TEMEL GİYSİ DENEME ODASINDA Temel, elbise denediği mağazanın soyunma odasindayken kapi calinir Temel heyecanla bağırır : -Sakin Cirmeeee, cirilciplagum uşağum . Dışarıdan buğulu bir kadın sesi gelir : - Ay Affedersiniz… Temel hemen vaziyeti toparlar ve : -Affettum , cir cir …
ÇAYLAK MUHABİR
Yerel gazetenin çaylak muhabiri
ilk işine gönderilmişti. Dönüşünde haberi, şefine verdi..
KARA MİZAH Anadolu'nun orta halli bir kasabasından 40-50 kadar kişi, yakındaki büyük kente alışverişe gitmiş. Hayvanlara yüklemişler nohudu, buğdayı; onları satıp kumaşlar, tencereler almışlar. Dönüşte 3 kişi, kervanın yolunu kesmiş, çekmiş silahı, ''Yatın, kıpırdamayın'' derken hepsini soymuş, yarı çıplak yollamış. Kasabanın girişinde durumu görenler şaşırmışlar, sormuşlar: - Ne oldu size, ne bu haliniz? "Soyulduk" yanıtı alanlar yüklenmişler: ''Kim soydu, nerede soydu, kaç kişiydi?'' İçlerinden biri durumu özetlemiş: ''Onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık!'':
OF'LU HOCANIN KADINLARA VAAZI Hoca kadınlara vaaz veriyordu Kadınlardan birisi sorar: - Hocam doktorla birlikte olursam cezası kaç yıl? -5 yıl demiş hoca. Ardından başka bir kadın: -Peki, hocam avukatla birlikte olursam? -3 yıl demiş hoca. Ardından başka birisi -Hocam hocayla yatarsak kaç yıl? Hoca gülmüş: -Seni gidi seni cennete mi gitmek istiyorsun?..
SAATLERİ GERİ ALMA Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider: - Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunları geri alacaksun daa… Temel kendinden emin bir şekilde: - Öyle yağma yok. Ben de duydum. Ama sadece 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.
CAMCI Kadının evinde cam kırılmıştı. Camcıyı aradı ve sipariş verdi. Yarım saat sonra zil çaldı. Kadın megafondan seslendi: - Kim o? - Camcı bea.. Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi. Beş dakika sonra yine zil çaldı. - Kim o? - Camcı bea.. - Yanlışlık var. Az önce bir camcı gelmişti. - Düştük bea..
TADINI BİLİR Temel ile Dursun sohbet ediyorlardı. Dursun; "Yahu Temel sen tavuklarına yanaşmayan horozi nasıl tedavi etturdun?" diye sordu Temel; "Veteriner getirdim. Yemlerine bir ilaç kariştirdu. Ondan sonra tavuklara rahat vermez oldilar. Şaştım kaldim uşağum." dedi. Dursun rica etti; "Uy Temel şu ilacın adını bana da söyleyiver!"" Temel'den cevap geldi; "Adını bilmiyrum ama tadu nane şekerine benzeyi."
AĞA KARISI Eşkıya bir köyü basar, Ağanın karısıyla 3-5 kadını dağa kaldırır. Ağa ve adamları iz sürüp eşkıyayı kuşatır. Şakiler, kadınları bırakıp kaçar. Ağa karısına sorar: -Ne yaptılar size hele anlat. -Ne yapacaklar, hepimize tecavüz ettiler. -Söylemedin mi ağanın karısı olduğunu? -Söyledim. -E, ne yaptılar? -Altıma halı serdiler!
KADINLARA VE ERKEKLERE ÖNERİLER
Hintli bilginlerin mutluluk için KADINLARA
beş önerisi: 1- Ev işlerinde ve zor işlerde sana yardım edecek olan, aynı zamanda da iyi bir işi olan ERKEK bulman önemlidir. 2- Esprili, nüktedan ve seni güldürmesini bilen bir ERKEK bulman önemlidir. 3- Kendisine güvenebileceğin ve sana hiç yalan söylemeyecek bir ERKEK bulman önemlidir. 4- Yatakta iyi olan ve seninle ask yapmayı seven bir ERKEK bulman önemlidir. 5- Bu dört özelliği tek ERKEKTE bulamayacağın için varmış gibi davranman çok önemlidir.
Çinli bilginlerin mutluluk için ERKEKLERE
beş önerisi: 1- Ev islerinde ve zor işlerde sana yardım edecek olan, aynı zamanda da iyi bir işi olan kadın bulman önemlidir. 2- Esprili, nüktedan ve seni güldürmesini bilen bir kadın bulman önemlidir. 3- Kendisine güvenebileceğin ve sana hiç yalan söylemeyecek bir kadın bulman önemlidir. 4- Yatakta iyi olan ve seninle aşk yapmayı seven bir kadın bulman önemlidir. 5- Bu dört kadının birbirlerini tanımamaları çok önemlidir
İMAMIN DİNİ
Adamın biri elinde büyük
bir bıçakla camiye dalar ve sorar:
- Aranızda Müslüman olan var
mı?
Korkudan kimse bir şey diyemez.
Birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkar:
- Ben Müslümanım. der.
Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden
çıkarlar. Adam dışarıdaki inek sürüsünü gösterip:
- Amca, şunları kurban edicem
de ben beceremem yardım eder misin? der.
Yaşlı adam epeyce hayvanı kestikten
sonra 'ben yoruldum başka birini bul' der. Adam bu sefer kanlı bıçakla yine
camiye girer ve sorar:
-Aranızda başka Müslüman var
mı?
Az önceki adamı doğradığını
düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar, imam: -Ne bakıyorsunuz ulan! İki rekât namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı olduk! İsa aşkına!
İDAREİMASLAHATÇI Papaz, ölmek üzere olan adamın üzerine eğilir: "Öte tarafa uçmak üzeresin, şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle." Adamdan ses çıkmaz. Papaz sabırlıdır: "Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle." Yine ses yok. Papaz sinirlenmiştir, ses tonunu yükseltir: "Evladım, neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun?" Adam, yattığı yerden hafifçe doğrulur: "Kusura bakma peder, nereye gideceğimi bilmeden kimse hakkında yorum yapmak istemiyorum."
BEN ÇEKİLİRİM! Ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka özelliği olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa, “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakince şu karşılığı verir: “Ben çekilirim!”
HERKES, BİRİSİ, HERHANGİ BİRİ VE
HİÇ KİMSE... Bernard Shaw yazıyor: Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve HERKES bu işi BİRİSİ'nin yapacağından emindi. BİRİSİ bu duruma sinirlendi; çünkü iş HERKES'in işiydi. HERKES işi HERHANGİ BİRİ'nin yapabileceğini düşünüyordu. Fakat HERKES'in o işi yapamayacağını HİÇ KİMSE anlamamıştı. Sonuçta HERHANGİ BİRİ'nin yapabileceği bu işi HİÇ KİMSE yapmadığından HERKES, BİRİSİ'ni suçladı.
SİZİN KOCANIZ OLSAYDIM... Bir gün Churchill ve Leydi Astor, Leydi'nin çok inandığı, Churchill'in ise karşı çıktığı, kadınların parlementodaki rolünü tartışmaktadırlar. Tartışma yüzünden oldukça sinirlenen Leydi Astor kızgınlıkla; "Sör Winston, eğer ben sizin eşiniz olsaydım kahvenize arsenik koyardım" der. Churchill'in cevabı ise şöyle olur: "Madam, eğer ben sizin kocanız olsaydım, onu seve seve içerdim".
YANLIŞ ANLADI...
Oldukça yakışıklı ve cüsseli
kısaca her hali ile dört dörtlük bir adam bardan içeri girer. Yanında da
bir devekuşu bara yaklaşırlar ve adam barmene seslenir;
-Bana bir viski. Devekuşunu
göstererek,
-Buna da bir bardak su der ve
içtikçe içerler. Sonra adam,
-Hesap der. Barmen,
-27$ 45cent der. Adam elini
cebine atar, cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkarlar. Barmen
sayar; tamı tamına 27$ 45cent.
Adam ve devekuşu ikinci gün
yine gelirler içerler. Adam,
-Hesap der. Barmen,
-36$ 18cent der. Adam elini
cebine atar, cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkarlar. Barmen
sayar; tamı tamına 36$ 18cent. Barmen şaşkın, olayın sırrını çözmeye çalışıyor.
Üçüncü gün, dördüncü gün, adam
ve devekuşu geliyor gece geç saatlere kadar içiyorlar hesap ne kadar olursa
olsun adam elini cebine atıyor bütün parayı bırakıyor, barmen sayıyor hesap
tam; ne eksik ne fazla. Barmen kafayı yemek üzere dayanamıyor ve bu işin
sırrını soruyor. Adam anlatıyor:
-Bir gün Alaaddin’in Sihirli
Lambasını buldum cin çıktı ve bana üç dilek dilememi söyledi ben de diledim...
1.Çok yakışıklı ve kadınların
hayran olduğu bir tipim olsun
2.Her yerde ve her zaman ne
kadar paraya ihtiyacım olursa olsun elimi cebime attığımda hazır olsun.
Barmen paranın sırrını öğrenmiş ve rahatlamıştır, sonra devekuşunu göstererek
sorar:
-Peki, bu ne bu? Adam cevap
verir;
-Ha o mu? 3.dileğim der. Beni
hiç yalnız bırakmayacak uzun bacaklı bir piliç istemiştim; yanlış anladı
şerefsiz.
DOLMUŞTA Yolcu müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer: —Şoför bey mübarek bir yerde inebilir miyim? —Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni... *** Yolcu müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer: —Müsait bir yerde iner misiniz? Şoför: —Niye sen mi kullanacaksın? *** —Mükemmel bir yerde inebilir miyim? Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken: —Buyurun size layık değil ama! *** Kadın: —Kızım dur! Ben vereyim benim ki bozuk zaten... Kızı: —Aman ne olacak sanki nasılsa benimki de bozulacak, ben vereyim! *** Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi? —Yok, teyze biz Taksim'e çıkıyoruz. —Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim. *** Yolcu: —Abi Heykel'e çıkıyor mu? Şoför: —Yok, yanından geçiyor. *** Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir: —Kızım şuradan bir kişi uzatır mısın? —Ben kız değilim! —Aman ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.
ÇIĞLIK Pilotlar sağa sola çarpa çarpa uçağa binerken yolcularda şafak atmış atmasına da kimse birbirine bir şey sezdiremiyor. İçlerinde "Yok canım, o kadar da olmaz" diyenler çoğunlukta. Kapılar kapanmış, uçak pistte yol almaya başlamış. Uçak hızlanmış, pistin sonu yaklaşmış. Yolcular panikte. Beton pistin bitip çimlerin başladığını gören yolcular, dayanamamış basmışlar çığlığı. Tam o anda kaptan pilot da önündeki levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tekerleklerini yerden kesip havalanınca, kaptan pilot derin bir soluk alıp yardımcısına dönmüş: "Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!"
EŞEK HERİF Şair zamanında geldiği halde demişler ki: -Vali Paşa toplantıya girdi. Bekleyeceksin!.. Eşref beklerken toplantıya kulak misafiri olmuş; bir dosya üzerinde konuşulurken Kamil Paşa'nın, hazır bulunanları şöyle uyardığını işitmiş: -Konuyu bu kadar incelemeye gerek yok!.. Millet eşektir, anlamaz... Eşref hemen bir kağıda şu dörtlüğü yazmış: "Ehli mansıptan birisi millete eşek dese Reddolunmaz sözü ama eşşekoğlu can sıkar Millete eşek diyen eşek herif bilmez mi ki Sadrazamlar da valiler de milletten çıkar." Şair yazdığı kağıdı Kamil Paşa'ya verilmek üzere odacıya bırakıp gitmiş...
TAM DOLDURMALISIN -Bir cünde kaç fıçı bira satayisun?.. -Aşağı yukarı üç fıçı... -Dört fıçı satmak istemez misun?.. -Elbette isterim... -Öyleyse pardakları tam doldurmalisun...
AÇ GEZERKEN -Neden oruç yiyorsun?.. Bektaşi: -Ulan, demiş, aç gezerken kimse bir şey sormuyor; bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!..
SANA NE Sofu bozulmuş: -Ulan, demiş, ramazanın geldiğini bilmiyor musun?.. Bektaşi: -Ramazandan bana ne!.. -Baba, sen Müslüman değil misin?.. Bu kez Baba Erenler bozulmuş: -Sana ne!..
MOTOR
SUÇLU
İKİ KERE İKİ
SPERM TESTİ
İSTİKAMET
ÜÇ DİL
YARATICI AVUKAT
TECAVÜZ
BİR CİNAYET DAVASI
TÖREN
PİYANİST
İŞ İLANI
ANNECİĞİM EVLENİYORUM
BİLETİ OLAN VAR MI?
MAÇ VAR KALECİ KİM?
NOŞUT
EKMEK VAR MI?
ÖNCE SEN BAŞLATTIN
KAHRAMAN ER
ALTIN ANAHTARLI TAKSİCİ
MEDYA
LASTİK
YAKA
TOKAT
KİMİ YİYELİM
MEZARCI
İYİ KEKEME
KARA BULUTLAR
MANTIK |